Kitap Hakkında Bilgiler
İnsanlığımı Yitirirken (Ningen Shikkaku / İnsanlıktan Red), Japon edebiyatının en çarpıcı otobiyografik romanlarından biridir. 1948’de yayımlanan eser, Osamu Dazai’nin kendi yaşam öyküsünü anlattığı, yarı-fiziksel bir intihar mektubu niteliğindedir. Roman, “Yozo” adındaki genç bir adamın çocukluğundan başlayarak, toplumun kurallarına, ahlakına ve kendine dair her türlü bağa yabancılaşma sürecini anlatır. Yozo, dış dünyaya karşı sürdürdüğü “palyaço” maskesiyle insanları güldürme rolünü benimser; bu maske onun gerçek benliğini gizler ve içinde büyüyen boşluk hissini daha da derinleştirir. Okul yıllarında başlayan alkol, uyuşturucu ve fahişelik gibi kaçış yolları, onun “insan” kavramından kopuşunu hızlandırır. Romanın en göze çarpan temaları; varoluşçu boşluk, toplum dışılaşma, ait olamama, intihar arzusu, aile bağlarının yıkıcılığı ve sanatçının toplumla çatışmasıdır. Dazai, Yozo’nun iç monologlarıyla Japon toplumunun II. Dünya Savaşı sonrası travmasını da gözler önüne serer: geleneksel değerlerin çözülüşü, bireyin anlam arayışı ve “huzur”un imkânsızlığı. Hedef okur, modern yaşamın anlam krizini derinden hisseden, edebi metinlerde psikolojik çöküş ve toplumsal yabancılaşma temalarını arayan, hem Batılı varoluşçu düşünceyle hem de Japon estetiğindeki “mono no aware” hassasiyetiyle ilgilenen bireylerdir. Benzer eserler arasında Albert Camus’nün Yabancı’sı, Jean-Paul Sartre’nin Bulantı’sı, Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar’ı, Yukio Mishima’nın Gün batımında Gazel ve Kenzaburo Oe’nin Kişisel Deneyim’i sayılabilir; hepsi de bireyin toplumdan kopuşunu, anlam arayışını ve çöküşünü işler.
Yazarı Hakkında Bilgiler
Osamu Dazai (gerçek adıyla Shūji Tsushima), 19 Haziran 1909’da Japonya’nın kuzeydoğusundaki Aomori bölgesinde, büyük toprak sahibi bir ailenin oğlu olarak doğdu. Çocukluğu, annesinin uzun süren hastalığı ve babasının sık seyahatleri nedeniyle dadıların himayesinde geçti; bu erken yalnızlık, yapıtlarındaki “aidiyetsizlik” hissini besledi. Tokyo Üniversitesi’nde Fransız edebiyatı okurken, sol görüşlü edebiyat dergilerine katkıda bulundu; ancak asıl ününü otobiyografik romanlarıyla kazandı. 1930’ların ortasında intihar girişimleri, morfin bağımlılığı ve akıl hastanelerinde geçirdiği dönemler, hem yaşamını hem üslubunu belirledi. Dazai’nin üslubu, klasik Japon estetiğini (özellikle haiku ve monogatari geleneğini) Batılı iç döküm teknikleriyle harmanlar; ironik, kendi kendini küçümseyen, mizahi ama hep acı dolu bir anlatıcı ses kullanır. En önemli eserleri arasında İnsanlığımı Yitirirken dışında, kısa hikâyelerinin derlendiği Düşüncelerim, saray yaşamını sorgulayan Güz Soylamaları, kadın bakış açısıyla yazdığı Vicdan ve Japon edebiyatına nostaljik bir bakış atan Mataracılar yer alır. Yaşamı boyunca yalnızca 1947’de Japon Edebiyat Birliği Özel Ödülü’nü kazandı; çünkü yapıtları o dönemde “ahlaka aykırı” bulundu. 13 Haziran 1948’de, Tokyo’nun batısındaki Tamagawa nehrinde metresi Tomie Yamazaki ile birlikte intihar ederek yaşamına son verdi; ölümü, Japon kamuoyunda “kayıp kuşağın” sembolü hâline geldi. Dazai, hem Taishō hem Shōwa dönemlerinin en etkili yazarlarından biridir; yalnızca anlatı teknikleriyle değil, bireyin çöküşünü ulusal bir metafora dönüştürerek Japon edebiyatında “hikikomori” ve “ijime” temalarının öncüsü olmuştur.